Gerçek bir olaydan alıntıdır.
Anlatacağım şey ne sadece kadınlar ne de erkekler için.
Kişi kendine uzun uğraşlar sonunda bir eş bulmuş ve onunla birşeyler paylaşmaya başlamıştır. İş paylaşarak zevk aldığı bir ana geldiği dönemde kişi karşındakine ondan hoşlandığından daha fazlasını hissettiğini söylemiştir. Eşi bundan aşırı mutluluk duymuş, o da kendi içinden geçenleri ona söylemiştir. Aralarında yaşadıkları şey güzeldir, pozitiftir hatta kutsaldır.
Bir birim zaman sonra kişinin eşi, kişiyle yaşadığı ilişkinin belli bir monotonluğu olduğunu zannetmeye başlar. Yaşadığı şeyin aslında ne kadar güzel olduğunu unutur ve genelin sahip olduğu değersiz değerlere gözü kaymaya başlar. Kişiden onlarca iltifat, tatlı söz, bilmemne duymaya alışmış bünye artık "Alıştığını (bir diğer adıyla Sıkıldığını)" söyleyerek kişiden ayrılma kararı alır. Kişi de bundan yıpranır.
Fakat kişinin artık "Eski" sıfatlı eşi kişiden aldığı iltifatları aslında herkesten alabileceğini sanmış, daha yolunun başındaki ilk taşa "kütenk" biçiminde takılıp düşmüştür. Ardından gelen pişmanlık, kanama, gözyaşları da afedersiniz götünde patlamıştır.
Yaşadığı şeyin değerini illa kaybettikten sonra anlayan insanlardan sıkılmak, bu insanlarla aynı ortamlarda bulunarak artık insan sarrafı olmak, yaşanan şeyin aslında basit ama hissettirdiklerinin inanılmaz olduğunu keşfetmek ve"Fazla insan-Fazla deneyim" ile "Kaşarlanmak" arasındaki ters orantının hiçbir kaynakta yazılı olmaması.
Biz buna "Fazla gelen gönül sarayı" durumu diyoruz.
Anlatacağım şey ne sadece kadınlar ne de erkekler için.
Kişi kendine uzun uğraşlar sonunda bir eş bulmuş ve onunla birşeyler paylaşmaya başlamıştır. İş paylaşarak zevk aldığı bir ana geldiği dönemde kişi karşındakine ondan hoşlandığından daha fazlasını hissettiğini söylemiştir. Eşi bundan aşırı mutluluk duymuş, o da kendi içinden geçenleri ona söylemiştir. Aralarında yaşadıkları şey güzeldir, pozitiftir hatta kutsaldır.
Bir birim zaman sonra kişinin eşi, kişiyle yaşadığı ilişkinin belli bir monotonluğu olduğunu zannetmeye başlar. Yaşadığı şeyin aslında ne kadar güzel olduğunu unutur ve genelin sahip olduğu değersiz değerlere gözü kaymaya başlar. Kişiden onlarca iltifat, tatlı söz, bilmemne duymaya alışmış bünye artık "Alıştığını (bir diğer adıyla Sıkıldığını)" söyleyerek kişiden ayrılma kararı alır. Kişi de bundan yıpranır.
Fakat kişinin artık "Eski" sıfatlı eşi kişiden aldığı iltifatları aslında herkesten alabileceğini sanmış, daha yolunun başındaki ilk taşa "kütenk" biçiminde takılıp düşmüştür. Ardından gelen pişmanlık, kanama, gözyaşları da afedersiniz götünde patlamıştır.
Yaşadığı şeyin değerini illa kaybettikten sonra anlayan insanlardan sıkılmak, bu insanlarla aynı ortamlarda bulunarak artık insan sarrafı olmak, yaşanan şeyin aslında basit ama hissettirdiklerinin inanılmaz olduğunu keşfetmek ve"Fazla insan-Fazla deneyim" ile "Kaşarlanmak" arasındaki ters orantının hiçbir kaynakta yazılı olmaması.
Biz buna "Fazla gelen gönül sarayı" durumu diyoruz.
No comments:
Post a Comment