Sunday, December 28, 2008

Genel İlişki Tespiti - 1

Gerçek bir olaydan alıntıdır.

Anlatacağım şey ne sadece kadınlar ne de erkekler için.
Kişi kendine uzun uğraşlar sonunda bir eş bulmuş ve onunla birşeyler paylaşmaya başlamıştır. İş paylaşarak zevk aldığı bir ana geldiği dönemde kişi karşındakine ondan hoşlandığından daha fazlasını hissettiğini söylemiştir. Eşi bundan aşırı mutluluk duymuş, o da kendi içinden geçenleri ona söylemiştir. Aralarında yaşadıkları şey güzeldir, pozitiftir hatta kutsaldır.

Bir birim zaman sonra kişinin eşi, kişiyle yaşadığı ilişkinin belli bir monotonluğu olduğunu zannetmeye başlar. Yaşadığı şeyin aslında ne kadar güzel olduğunu unutur ve genelin sahip olduğu değersiz değerlere gözü kaymaya başlar. Kişiden onlarca iltifat, tatlı söz, bilmemne duymaya alışmış bünye artık "Alıştığını (bir diğer adıyla Sıkıldığını)" söyleyerek kişiden ayrılma kararı alır. Kişi de bundan yıpranır.
Fakat kişinin artık "Eski" sıfatlı eşi kişiden aldığı iltifatları aslında herkesten alabileceğini sanmış, daha yolunun başındaki ilk taşa "kütenk" biçiminde takılıp düşmüştür. Ardından gelen pişmanlık, kanama, gözyaşları da afedersiniz götünde patlamıştır.

Yaşadığı şeyin değerini illa kaybettikten sonra anlayan insanlardan sıkılmak, bu insanlarla aynı ortamlarda bulunarak artık insan sarrafı olmak, yaşanan şeyin aslında basit ama hissettirdiklerinin inanılmaz olduğunu keşfetmek ve"Fazla insan-Fazla deneyim" ile "Kaşarlanmak" arasındaki ters orantının hiçbir kaynakta yazılı olmaması.
Biz buna "Fazla gelen gönül sarayı" durumu diyoruz.

Sunday, December 21, 2008

Peta Tespiti

Kürktür, hayvan haklarıdır bilmemnedir diye bağrınıp duran bir oluşum Peta. İşte efendim, hayvanlar dostumuzdur, onları sevelim sayalım, dostumuz, o, bu, şu... İyi diyorsun, güzel diyorsun; haklısın da... Gerçekten de hayvan sevgisi farklı ve insanın yaşaması gereken birşey.
Yalnız şöyle bir durum var, Peta özellikle mankenleri kullanıyor, kürk giyeceğime çıplak gezinirim daha iyi diye. Hoş güzel eyvallah da, dünya üzerinde kozmetik ürünlerini en fazla tüketen insanlar bunlar değil mi zaten? O kozmetik ürünleri nelerle yapılıyor peki? Balinalardan olmasın sakın... Sadece balinalar mı sanıyorsun bir de...

Thursday, December 18, 2008

Kafa Takıntısı - 1

Var olanlar, yapılanlar, yanlışlar ve yapılması gerekenler. Özünde bütün yazının anlatacağı şey bu. Artık etrafımda o kadar çok hayalsiz insan görüyorum ki(hayallerini kendi kendine yıkan, ilk umutsuzlukta vazgeçen, neye sarılması gerektiğini bilmeyen...), ister istemez bu başlıkların anlattığı onlarca düşünce beynimde vızıldamaya başlıyor. Kişi, o kadar tuhaf yetiştiriliyor ki, çocuğun kendi başına istediği zaman "Ben büyüğüm" ve "Ama ben daha büyümedim" demesi bile normal... Daha ebeveyni ne halt edeceğini bilmiyor, bir de çocuk yetiştirmeye kalkıyor o haliyle. İşin yoruma açık tarafı, yetiştiriyor da. Ama yeterli mi, değil mi. Tamam bakıyorsun bir birey var önünde. Sağlıklı, maddi bakımdan sorunu yok, manevi olarak da yeterli (mi?). O parantez içi zaten beni aldı götürdü ta öbür taraflara kadar ya...
Çocukluk evresi her şekilde yaşanan ve kişiye göre süresi değişen bir dönem. Elbet ki insan bir çocukluk döneminden geçer. Tamam geçer de, erişkinlik evresine ne zaman girer(Şu ana kadarki yazı psikoloji öğrencisi gibi gitti, yeter)?
Gündüz hayalleri, rüyalar, gözlemler, onlar bunlar derken anladım ki insanın erişkinliğe geçtiği an hayallerine hükmettiği andır. Bilmem farkında mısınız da, kendi kendinize söylediğiniz her şey gerçek oluyor. Ya da ima ettiğiniz. Hayal kurmayı becerebildikten sonra hayatta gerçekleştirebileceğiniz birşeyler oluşuyor. Devlet-i Osmaniali'de terfii temayuz ilim ifran ile olmaz; ya olacak kuvvetli iltimas, ya olacak madeni haz, ya da olacak ten ile temas. Sen istediğin kadar oku, yaz, çiz öğren okulda; okulda öğrendiğinin ne kadarını piyasada kullanacaksın? Farkın olsun diye niyetin varsa, ya yukarıdaki osmanlı deyişinde okuduklarını ayarlayacaksın, ya da hayallerini kuracaksın.
Çocukça geliyor değil mi? Bırak bütün okuldaki ortamı, piyasayı bilmemneyi; git hayal kur. İyi güzel diyorsun da, doğrusu bu(bak lafı nereye bağlıyorum). Sen eğer hayal kurmayı çocukken öğrenemediysen çocukken geçirmen gereken "Çocukluk Evresini" zaten geçirmemişsin demektir, erişkin ama daha "Erişkinlik Evresinde" değilsindir. Kendi kendine büyüdüğüne inanıyor, hayatta kendine ait maddi hedeflere ulaştıkça rahatlıyorsan bu senin bileceğin iş. Ben sana, sana imkansız gibi görünenin formülünü veriyorum. Dünya tarihine adını yazdıranların becerisinden bahsediyorum.
Hayal kur! Ve sonuna kadar inan. Olmayacak duaya amin demekle hayal kurmak arasındaki farkı öğrenir öğrenmez sen zaten bir "Erişkin" oluyorsun. Takım kıyafetler içinde, kravatlı, boyalı ayakkabılı, cebinde blackberrysi olan yuppielerin ne kadar beceriksiz olduklarını gösteriyorum ben sana. Hayatta başarılıymış sandığın insanların ne ile başarabildiklerini söylüyorum, onları geçebileceğini anlatıyorum. O kadar fazlasınız ki, ben asıl kendimi çocuk sayıyorum aranızda. Yetişkin bir çocuğum işte. Bende bu beyin olduğu sürece de aynı şekilde kalmaya devam edeceğim. Sizden daha güzel hissederek, daha anlamlı yaşayarak. Hayal ile halay arasındaki farkı bilerek.
Bana katılmak ister misin?

Wednesday, December 10, 2008

Tümevarım Tespiti

Sadece mantığını açıklayacağım. Oldukça basit:
Tohumdan fidana
Fidandan ağaca
Ağaçtan ormana
Dönmeli yurdumda.

Yani,
Tohum -> Fidan -> Ağaç -> Orman -> Dönmeler -> Yurt

Monday, December 08, 2008

Koza / Pisuvar Tespiti

Aslında hiçbir şekilde geri dönme fikri yoktu aklımda. İçimden geçmiyordu uzun sürelerce, elim gitmiyordu. Hiçbir şey de yazmadım şu zamana kadar. Uzun zaman oldu. Gerçekten de uzun bir zaman oldu. Birçok şey yaşandı, birçok şey deneyimlendi, öğrenildi. Etrafımdaki insanlar da yavaş yavaş bana blogspot linkleri göndere göndere "aa di mi benim de bir blog um vardı..." düşüncesi girdi kafama. Dedim kendi kendime, yahu yeni bir blog açayım, yeniden yazılar yazmaya başlayayım. Ama niyedir bilinmez, buraya bir borcum varmış gibi hissettim bir süre sonra. Herhalde okuldaki "Geri-Dönüşüm, Yeniden Kullanılabilir Kaynaklar" gibi konular bilinçaltıma tecavüz etmiş olacak, ikinci bir blog açmak yerine eskisine kaldığım yerden devam etmek gibi bir fikri gerçek hayata geçirmek girdi sağ kulağımdan.

Silmiştim şu ana kadar ne yazdıysam. Burdan ayrılış sebebim de zaten yazıları kaptırmaktı bir yerde. Onun bunun spam mailine konu olmasındı yazılarım, birisi altına Ad-Soyad girip sahip çıkmasındı. Yangından mal kaçırır gibi sildim şu ana kadar yazdığım bütün her yazıyı. Kendime sormayı bıraktım artık, "Silmem gerekiyormuş" cevabına sığındım. Millet de yedi. Yemesin miydi? Herneyse, eski yazıları silmiş olsam bile buradan devam etmek istedim. Özlemem gerekti herhalde. En azından elimde nadasa bıraktığım bir blog vardı.

Zaman geçti, yaşanacaklar karşıma çıktı, deneyimler gelişti ve bu sefer yazılara "Tespitler" üzerinden devam etmek gibi bir düşünceyle yola çıktım. Günlük hayatta durmadan aldığım ve verdiğim kararları ve gözlemlediklerimi birer Tespit olarak yazıya dökecektim. Hem de günü gününe gibi ya da ona benzer bir biçimde an an gibi bir sıklıkta. Umarım bir sorun olmaz da bu serilikte devam edebilirim.

Hikayeler yazıyordum, durumuma da bir hikaye yazayım bari (aman üslubunu bozma yoksa kız vermezler) :
Odam Ebeveynist Güçler tarafından basılmış ve türlü kimyasallarla ilaçlanmıştı. Bütün sineklerimi kaybetmiş olarak hüznümden ben de ölü taklidi yaptım. Ben ölü taklidi yaparken sinek leşlerimi temizlediler, odamı istedikleri kusursuzluğa getirdiler. Ve ben ölü taklidi yaptım. Her temizlikte daima unutulan birşey olur ve en olmadık anlarda göze batar ya; örnek olarak "Misafir gelmeden 26 saniye öncesinde farkedilmiş gömme dolabın üstten tavana 5cm'lik boşluğunda kalan tozun göze hitap etmesini" alın; sineklerimin iki tane yumurtası bu kimyasallara maruz kalmış ve ölmeleri gereken yerde bunlara karşı adaptasyon sağlamışlardı. Yumurtalarından çıkmaları zaman aldı. Ve ben de ölü taklidimi ancak onlar burnuma konup beni rahatsız ettiklerinde bozdum.
Sineklerim çıkmış ve beni uyandırmışlardı.

Masallara dönülür, gün olur her türlü yazı biçimi burada görülür; ama geri dönüşümdeki asıl amaç kendi tespitlerimi buraya aktarmak... E madem açılış merasimini yaptın, hadi bari bir tespitini yap.

Erkeklerde, pisuvara ya da alafranga tuvalete işerken vuku bulan bir sorun var: İşenen çişin garip bir biçimde iki zıt yöne ayrılması. Çoğunlukla iki yöne ayrılan çiş, aralarında 90 derecelik bir açıyla pipi sahibini yeteri kadar zor duruma sokar. Bu durumda pisuvardayken pisuvara doğru abanmak, alafrangada kaale almamak ya da yine pisuvardayken "koy dötüne gitsin kime hesap vericem şimdi" düşüncesi biçiminde tavırlar ve hareketlerle kişiyi dardan kurtarabilir.
Peki ya tuvalet senin tuvaletinse??????
Zaten tespit de buradan çıkmış durumda. Titiz bir kişilik, ya da evi başkalarıyla paylaşır bir durumda 90 derecelik birbirine zıt açı yapan çiş kişinin psikolojisini feci şekilde bozmakta, aynı zamanda tuvalet hijyenini de olumsuz yönde etkilemektedir. Erkekte en önce akla gelen çözüm, bir tarafı tercih etmek olur, ancak dışarı doğru işeme sürerken saniyenin 1/8 i hızında pipi bu sefer öteki tarafa doğru çekilir. Bu durum alafranganın .mına kor. İşte tam bu anda kişi ani bir nihilizm etkisi altına girer, evrenin varlığı ve büyüklüğü altında ezilir. Ezilme hissi, halk arasında bilinen terimiyle "Büzmek" durumunu ortaya çıkarır. Büzmek ezikliği kişide akan çişi durdurmak gibi bir kas hareketini vuku buldurur. Fakat akan çişin durması pek mümkün olmadığından çaresizlikle kişi tıpkı dışarıdaki pisuvara abanır gibi alafranganın üstüne abanmaya kalkar. Aha işte bu pozisyonda dengeyi kurmaya kalkan pipi sahibi ya sifon tenekesine tutunmaya kalkarak tehlikeli hareketlere yol açar ya da dengeyi bulucam diye pipiyi bıraktırır.

90 derecelik birbirine zıt açı yapan çiş bitmiş, kendisiyle birlikte pipi sahibini de bitirmiştir. Ortada moralman sıfır bir erkek ve batmış bir tuvalet vardır. Sokakta gördüğü bokunu örtmeye çalışan kediye gülen kişi bir an kendini onun yerinde bulmuştur. Morali zaten sıfır bir kişi daha da rezil olamayacağını bildiğinden kapar bir bez, başlar silmeye. Temizlik takıntılı apartman erkeği ise açığa çıkabilecek çiş kokusunu türlü temizlik ürünleriyle hijyenlemeye de çalışır. İşbu zaman dilimi erkeğe bir çok deneyim, durum ve öğreti kazandırır. Uzun uzadıya "90 derecelik birbirine zıt açı yapan çiş" terimi yerine gelin biz form olarak akla çağrışan objeyi kullanalım: Televizyon Anteni.