Wednesday, October 28, 2009

Piggy

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, dünya üzerinde hiçbir kimsenin rızası olmadan kimseye hiçbir tıbbi müdahalede bulunulamaz. Kanunda hükmü vardır.
Buraya kadar herşey gerçekten var.
İnsan eliyle üretilmiş bir hastalık olan domuz gribi, doğaya aykırı olarak gelişmiş ve düşük dirençli insanların bir kısmına etki etmiştir. Bilinmesi gereken önemli gerçeklerden bir tanesi, dünya üzerinde grip vakalarının ölümcül olanlarda 10 kişiden sadece 1'inde bu virüse rastlanmıştır. O da 2009 Ocak'tan beri olan kayıtlarda. Grip zaten belli başlı ölümcül hastalıkların başında gelir; aids ile çökmüş direnci son noktasına ulaştırır (Aids mikrobu bünyenin gücünü yok eder, direnci kalmamış bedeni de en basit hastalıklar bile rahatlıkla ölüme götürebilir. Yani aids mikrobunun kendisi öldürmez). Bu sadece basit bir örnek.
Günümüz hastalıklarının büyük bir örneği doğada bulunan hastalıklardır. Mesela bel soğukluğu olarak bilinen hastalık Güney Amerika lamalarında genetik olarak bulunduğunu biliyor muydunuz?
Okyanus aşan ispanyol denizcilerin azgınlıklarını bu hayvanlarla geçiştirdiklerini, sonra da bu virüsü kapıp diğer liman kentlerindeki fahişelere yaydıklarını, oralardan yayıla yayıla günümüze kadar yaygınlaştığını size söylesem...

Aids denen virüsün de Afrikadaki bir tür maymundan geldiğini biliyor musunuz peki? Sadece cinsel veya kan yoluyla bulaşabileceğini? Avrupalı bir sapığın safarisine eğlence olsun diye bir maymunu hallettiğini, sonra da avrupaya gelerek ortalığı yıktığını?

Tifüs, Dizanteri, Veba, Kolera...

Bütün bu hastalıklar doğada hayvanlar tarafından pasif olarak taşınıyor. Ama deli dana veya kuş gribi gibi hastalıklara benzer olarak aniden belirip yok olmuyor... Konunun nereye varacağı malum, domuz gribine.
  • Dünya üzerinde hiçbir aşının bir yıl altında testlerinin bitip piyasaya verilmediğinin bilinmesine...
  • Gribin 2009 yazı başında çıktığının, ama novartis denen aşağılık ilaç firmasının bu hastalık için üreteceği aşıyı 2005 tarihinde patentlenmesinin bilinmesine...
  • Bu yaz Amerika'da yapılan ilk domuz gribi aşısını yapılan kızın şu an felçli olduğunun açıklanmasına...
  • Şu ana kadar geçirilen Delidana, Kuş griplerinde aşırıya kaçmış birkaç olayın dışında başka doğru düzgün olayın olmamasının bilinmesine...
  • Doğal yollarla gripten korunmanın buna da gayet iyi geleceğine...
  • Doğanın dengesini bozmaya çalışmayla böyle hastalıkların her yıl artacağına...
  • Domuz gribi aşısının içinde hammaddesi domuzlardan yapılan onlarca mineralin olduğunun akla getirilerek yaptıracak müminlere buradan tekrar düşünmelerini iletilmesine...
El yıkamak da bir çözüm elbet. Galoş takmak da bir çözümdür, eldivenle gezmek de... En azından insanlarımız artık daha temiz olacak. Bundan güzel haber mi olur? Burnunu karıştırıp otobüste orayı burayı tutan adamlar göremeyeceğiz sonuçta...

Hatırlayın bakayım bizim insanımıza en yakın domuz kim?
Piglet tabi ki!

Monday, October 19, 2009



Ve yine sevenleri için geliyor: Pussycat Dolls - Haşhaş

Ben bu şarkının da engellenmesini bekliyorum. Açık saçık dans etmeli kliplere veya sözlere sahip şarkılar nasıl engelleniyor ya da sansürleniyorsa, madde bağımlılığına teşvik de bunlar arasına katılmalı.

Malum çocuklarımız burnunun bokunda bile sapkınlık bulabilecek halde...

Sunday, October 18, 2009

Arkadaşlar elimizden geldiğince internet üzerindeki bütün porno datalarını engellemeye çalışıyoruz. Gümrükte para bırakmasa seks şopları da kapatıcaz, ama gelen mal iyi vergi bırakıyor. Halen elimizden geldiğince genelevleri de kapatmak için uğraşlarımız devam ediyor. Siz yine de üç çocuk yapın. Birisi bu masalı anlatanın, biri dinleyenin kafasına, biri de sokağa düşsün, dilensin falan.
"Rekorlar kitabına girerim ben aga!" diyeniniz varsa aranızda, bir seferde üçüz için de kayıtlarımız başlamıştır.

Not:Üç ve üçün katları için çalışalım arkadaşlar.

Friday, October 16, 2009

içi güzel olan herkese gelsin...

Düşüyoruz. Bir yerlerimizi vuruyoruz. Çarpıyoruz. Darbeler alıyoruz. Çatlıyoruz. Buruluyoruz. Acıyoruz. Çakılıyoruz. Yuvarlanıyoruz.
Herşeyin izi kalıyor.
Bir şekilde kabuk bağlıyor, morarıyor, çürüyor ve geçiyor.
Başımıza ne geliyorsa bir şekilde bunu atlatıyoruz.
Beklerken bize işkence çektiren zaman, kendini ortaya koyunca iyileştirici etkisiyle karşımıza çıkıyor bu sefer.
Yoruluyoruz, nefessiz kalıyoruz, an be an bitiyoruz ama ne olursa olsun hayatta kalıyoruz.
Her kazadan nasıl oluyorsa sağ sağlim kurtuluyoruz.
Ve şimdiye kadar elimizden geldiğince hayatta kalıyoruz.

Yumuşacık tenimiz kabuk bağlıyor. Aldığı her darbede daha da sertleşiyor, nasır bağlıyor, kabuk tutuyor.

Asıl önemli olan içerisi ballanıyor, şekerleniyor, şerbetleniyor.

Çok yakın bir arkadaşım, sevgilisi tarafından terk edildi. İçinde heyecan kalmadığı için olduğunu söyledi ve de. Bahsettiğim arkadaşım, kızın hayatındaki en zor anında onun yanında durup onu ayağa kaldırdı. En yalnız hissettiği anda onun yanında oldu. Hatta kıza hediyeler alabilmek için ailesinden hiçbir destek almadan çalıştı, ve başardı. Ama sonu ayrılık oldu.
Ne söyleyeceğimi bilmiyorum şu an kendisine. Zamanın iyileştirici etkisine ihtiyacı var aldığı darbe yüzünden. Elimden geleni yapıyorum, ama malesef eksik kalıyor birşey. Çünkü o kadar boş bir sebeple bu ilişki bitti ki...

Bu sadece benim yakınımdan birisi. Benimkisi başka. 23 senedir ruhumda biriken tüm yükleri kaldıramamanın getirisiyle uğraşıyorum aylardır. Görünürde birşey yok. Ama içerisinden bahsetmek istemiyorum.

Hayatta kalmak. Yapmamız gereken tek şey o. Gerektiğinde susmak,
gerektiğinde başını öne eğmek,
gerektiğinde kabuğuna çekilmek, her neyse...
Aslolan herşey hayatta kalmak için.

Hayatta kaldıkça şekerlenmek, şerbetlenmek için.

Wednesday, October 07, 2009

Dünya üzerindeki son insanın hep erkek olduğunu konu alan onlarca çizgi-roman, bilimkurgu (post - apocalypse) senaryo okuduk izledik...

Nasıl büyük yalan ama...

Friday, October 02, 2009

uzan geliyorum



Ve sevenleri için geliyor:

Lily Allen - Kahretsin adamım


Ben buradan rtük'e de, yabancı filmlerin çevirmenlerine de, yasakçı zihniyete de, birşeyleri engelleyerek işin hallolacağına inananlara da, ben böyle sanatın içine edeyim diyenlerin de, ayakta bevletmenin münasıp olmadığına inananlara da, küfürlü ağızla oruç tutanlara da, kolpalara da, yapım ve yayında emeği geçen herkese de, burdan daha hatırlayamadığımız bu kafadaki bütün herkese de, buca hapishanesinde 3c koğuşunda yatan kayınçom için de gelsin.