Wednesday, May 06, 2009

Türk İnsanı Genel Tespiti - 1



Klasik muhabbettir ya, abi japonlar çok çalışkan, yok almanlar disiplinli bilmemne. Türklere kadar bir sayalım en iyisi:
alman en disiplinli,
japon en çalışkan,
hintli en matematikten anlayan,
yahudi en paragöz,
rus en pis içici,
isviçreli en demokratik,
arap en pis,
amerikalı en şişman...

Kabaca kalıplamalar işte. Bu memleketin adamı her şekilde ecnebiyi kalıplar, turisti yaftalar, yabancıyı etiketler... bir kendisi dışında.

Bilmez ki kendisi aslında nasıl bir müteahhit ya da operatör ruhludur.
Bilemez ki kendisi aslında ne kaza raporu memurudur.
Bilemez ki nasıl bir şahittir.

Yolda olan kazanın her iki araba için hasar masrafını kuruşu kuruşuna söylemesine mi şaşırırsın, yoksa mahallesinde olan herhangi bir çalışmaya sandalye çekip izlemeye gidecek kadar uçmasına mı apışıp kalırsın. Haber kameraları olay yerine geldiği andan itibaren kameraya gülen insanımız olduğu sürece bunlar olmasın da ne olsun?

Uzmanı olmasına rağmen illa ki bilen adamın işine karışır, it herif bir de beddua mı eder ne eder 10 yıllık ustanın hata yapmasını sağlar. Aha dedim ben girmez o kamyon o sokağa diye söyler de, sokağın kilitlenmesine bir tane çözüm bulmaz. Onca adam o kamyonla uğraşır, o gider bi tabure çeker oturur izler köşesinden.

Yol çalışması, inşaat, nakliyat, kaza... özellikle bu ve bunun gibi durumlarda Türk insanını diğer insanlardan nasıl ayrıldığını görürsün.

Ha bir de illa ki iş yapan bir yerin kârını araştırır, göz kararı içerdeki kalabalığı sayıp g.tünden uydurduğu bir miktar parayı içerdeki kelle sayısıyla çarpıp, dükkan giderleriyle çıkardıktan sonra dükkanın genel kazancını ölçer. Ha, bunun 4 yıllık okulu vardır, işletme yönetimi diye insanların emekler harcaya harcaya öğrendikleri onca bilgi vardır; kaale bile almaz...

1 comment:

Anonymous said...

Kendi meselesi dışındaki her konuda bir fikre sahip, koltuğuna yapışıp bırakmamak için elinden geleni ardına koymayıp yine kendi meselesinden uzaklaşan; uzaklaştıkça ortada pek de bir mesele kalmadığını hayal eden yöneticileri olduğu sürece gelecek vaad etmeyen insanların ülkesiyiz artık. Kurduğu hayalle yaşayan, sözüm ona misafirperver karakteriyle(pippa bacca'ya ve daha bir çoğuna gösterilen sevgi ve hürmetiyle)hep bir adım önde; benimki seninkinden daha uzun muhabbetlerinde de şampiyonluk madalyasının en kralını taşıyan, babam ve oğlum'a ağlayıp eve geldiğinde askerine dua eden, ideolojik karmaşaların ortasında kalmış bir nesliyle hala nasıl ayakta durabildiğine dahi şaşırmayan, 1980 dendiğinde dallas'ı hatırlamayı daha cazip bulan; çünkü şehitler ölmez vatan bölünmez derkenki militarist ağzı çoktan benimsemiş... bir tanesini verdim feda olsun diğerini de veririm gerekirse diyerek evladı bir ayçekirdeğinden gayrı düşünmekte zorlanan cehaletiyle, doğu'yu hep cahil olduğu için suçlayan ve fakat kendine bir kez bile samimi olamamış insanlarıyla, ben de hayret bile edemiyorum nasıl oluyor, nasıl geçiyor da biz hala ayaktayız... hoş ayaklarımız bize mi yoksa nereye ait, düşünemiyoruz... korkuyoruz. korkutuyorlar.